GTAMulti.com - Türkiye'nin Türkçe GTA Sitesi
24 Kasım 2024, 19:39:10

Atatürk Köşesi

Başlatan Deuclion, 04 Ağustos 2019, 13:03:44

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Serdar102

EVRENİN OLUŞMASI
Evren, bir milyar yılda bir kere
Değişime uğrar
Her değişim yeni evrenleri
Gün yüzüne çıkarır.
*        *        *        *
Bu oluşum süregelir
Değişim gerçekleşir
Trilyonlarca yıldır
Yüz milyarlarca evren oluşur.
*        *         *         *
Dünya dışı yaşam formları
Bizi ziyarete gelir
Bunlar bizim
Gelecekteki torunlarımızdır.
*        *         *         *
Bu uzaylılara
Neden dünyayı terk ettiniz
Diye sorulduğunda:
O zamanın yöneticileri,
Dünyayı yaşanmaz hale getirdi, demiştir.
*        *        *        *
Geride kalanlar, mağaralara döndü
İnsan neslinin devamı için, ömür törpüledi
Aradan yüzyıllar geçti
Piramitler, zigguratlar yapıldı
Gelecek nesillere anı bırakıldı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


Son düzenlenme: 07 Mart 2024, 13:27:04 Serdar102

Serdar102


SONSUZLUK ÖZLEMİ
Ağaçta kırık bir dal
Denizde insansız bir sal
Düştüğün gereksiz bir hal
Ben demezsen olduğun yerde kal.
*                *                *                *
Ben her zaman ben derim
İnandığım yolda giderim
Gündüze ayak izimi bırakırım
Gece gölgemi takip ederim.
*                *                *                *
Ben istersem yırtarım karanlığı
Yanlışı doğruya çeviririm
Doğru gözümün önündeyken
Mum ışığında önder aramam.
*                *                *                *
Ben istersem yırtarım gökyüzünü
Gezegenleri üst üste dizerim
Her gezegene adını yazarım
Uzayı,  Mustafa Kemal Atatürk ile aydınlatırım.
*                *                *                *
Ben istersem yırtarım denizleri
Dalgalara son veririm
Dünya denizlerinde bulunan her damla suya
Mustafa Kemal Atatürk yazarım.
*                *                *                *
Önder benim için, birdir
Mustafa Kemal Atatürk'tür
Fikir ve düşünce bakımından
İnsanlığın zirvesindedir.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım





Serdar102


GÜZEL İNSANLAR
Bunlar güzel insanlar
Atatürkçülüğü savunuyorlar
Bunlar güzel insanlar
Biz Atatürkçüyüz diyorlar.
*            *            *            *
Atatürk ilkeleri ve devrimleri ışığında
Çalışmalar yapıyorlar
Türkiye Cumhuriyeti'nin medeni milletler
Seviyesinin üstüne çıkması için, çaba sarf ediyorlar.
*            *            *            *
Bu güzel insanları sevelim, onları koruyalım
O fikirlerin en büyük savunucusu olalım
Sessiz kalmakla olmaz, sesimizi yükseltelim
Atatürk, Atatürk, Atatürk diyelim.
*            *            *            *
Osmanlıyı ingiliz yıktı, ingilize direnelim
İngilizle savaşıp yenen Atatürk'e şükredelim
Anadolu'da ingiliz taraftarı varsa
Bunları aramızdan söküp atalım.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102


VATANSEVER OLMAK
Vatanına ihanet etmemek
Sana ekmek ve su veren
Eli ısırmamak
O ele saygı duymak
O elin sahibini
Özlemle hatırlamak.
*            *            *            *
Sekiz yıl ailesinden uzak kalan
Savaşlarda yaralanan
Aç kalan, susuz kalan
Ülkesini işgal eden düşmanları
Sonunda bozguna uğratan
Dünyada emsal teşkil eden
Baskı altındaki milletleri ayaklandıran
O başardı, biz de başarırız dedirten
Büyük kurtarıcı, büyük devlet adamı
Mustafa Kemal Atatürk.
*            *            *            *
İnsan olmanın nimetlerinden yararlanma
Akıl ve fikir yetilerini kullanma
Özgün düşünme yeteneğini kullanarak
Hiçbir baskı altında kalmadan
Atatürkçüyüm demelisin.
*            *            *            *
Atatürkçü olmak bir erdemdir
Atatürkçü olmak bir fazilettir
Atatürkçü olmak hayatın anlamını kavramaktır
Atatürkçü olmak aydınlık yarınlara ulaşmaktır.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102


ATATÜRK DEVRİMLERİ
Devrim değişimdir, çağdaşlaşmadır, medenileşmedir
Devrim kültürdür, bilgidir, akıldır
Devrim olağanüstüdür, reddedilemez bir karakterdir
Devrim aklın ve mantığın kabul etmediğini ortadan kaldırandır.
*                    *                    *                    *
Devrim yapan milletler gelişmiştir, modernleşmiştir
Devrim yapmayan milletler akıl ve fikir yetisinden yoksundur
Onlar doğru ile yanlışı birbirinden ayıramamıştır
Dış güçlerin etkisiyle ya savaş halindedir ya da bölünmüştür, parçalanmıştır
*                    *                    *                    *
Bin yıllık, iki bin yıllık bir taş özelliğini kaybeder
Eski zamanlara  göre, daha bir kırılgandır
Dünya görüşü olarak, yaşam kalitesi olarak
Gerçek olarak, yaşadığın yıllara yakın bir dünya görüşünü benimsemektir.
*                    *                    *                    *
Bu dünyanın güneşi ve ayı bellidir
Bu dünyanın gündüzü ve gecesi bellidir
Ben bu dünya yok olmadan, evren dağılmadan
Geleceğimizin ne olacağının peşindeyim.
*                    *                    *                    *
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Ben hiçbir zaman boşa nefes almadım
Ben bu dünyaya yalan dünya demedim
Dünya yalan olmadı, gerçek işte karşımda.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım




Serdar102



MUSTAFA KEMALCİ OLMAK
İnsanoğlunun yüzyıllardır süregelen
Kalıplaşmış bir düşüncesi vardır
Doğrusu budur diye ortaya çıksan
Göz ucuyla sana bakarlar
Ama yanlışın peşinden giderler.
*                *                *                *
Gözünün önünde bir Mustafa kemal vardır
Senin inandığın kalıpları
Paramparça eden
Daha iyisi, daha güzeli, bu değil mi?
Neden hala parçalanmak istiyorsun?
*                *                *                *
Bir Mustafa Kemal ki, çok büyük ve görkemli
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük
Savaş kahramanı
Sen kimsin, Mustafa Kemal'i beğenmeyen
Sen tarihin akıl odalarına sığmazsın.
*                *                *                *
Sana Türk olmayandan fayda gelmez
Sen gerçek Türk'ten fayda bekle
Atatürk'ü sevmeyenlerden değil
İnsanlığın en büyük kurtarıcısından
Yardım bekle.
*                *                *                *
Dünya Atatürk'e önem verse
Devrimleri ışığında hareket etse
Savaş bir cinayettir dese
Ne Hitler olurdu, ne Mussolini.

SON

---------------------------------------

BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL
Osman Gazi, Osmanlı Beyliği'ni kurdu
Zamanla beylik devlet oldu
Padişahlar Türk'tü, halk Türk Halkı'ydı
İmparatorluk içindeki halklar çoğaldı sınırlar genişledikçe.
*                *                *                *
Böylece aradan üç yüz yıl geçti
Saraylar çoğaldı  İstanbul'da, Edirne'de, Manisa'da
Savaşa giden ordunun başında padişah görülmez oldu
Büyük toprak kayıpları yaşandı, Anadolu düşman doldu.
*                *                *                *
Anadolu şahlandı Mustafa Kemal önderliğinde
Bağrına saplanan hançeri söküp attı
Sıkılı bir yumruk olmak, halkın gücüne güç kattı
Sekiz yıl süren Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandı.
*                *                *                *
Uzun uğraşlardan sonra Türkiye Cumhuriyeti kuruldu
Meclis toplanarak Mustafa Kemal'i Cumhurbaşkanı seçti.
 Meclisin Büyük Kurtarıcı'ya vefa burcu bitmemişti
Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını verdi.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Son düzenlenme: 19 Ekim 2024, 19:30:52 Serdar102

Serdar102

NASIL BİR DÜNYA İSTİYORUM?
Milliyetçiliğin  en üst düzeyde olduğu
Boşlukta sallanmadığı yaşam standardının
Kesin çizgilerle belirlendiği ülkelerin sınırlarının
Komşu bir ülkenin ordusunun
Bu sınırı geçmeyeceğinin güvence altında olduğu
Fethetmeci bir grubun çıkıp da
Ben burayı fethederim
Çağ açıp çağ kapatırım demeyeceği
Bir düşünce sisteminin garantisi olmak istiyorum.
*                *                 *                *
Barış diyelim, sevgi diyelim
Kardeşlik diyelim
Savaş kaçınılmazsa bunu
Bilim ve teknoloji için kullanalım
İnsanlığa çağ atlatalım
Sevgi ve barışın egemen olduğu
Yeni bir dünya kuralım.

SON

----------------------------------------

CESUR ÇOCUK
Yıl 1915 Çanakkale.
İngiliz ve fransız savaş gemileri
Bomba yağdırıyor, Türk siperlerine
Buna karşılık Türk topçular
Aşağı kalmıyor düşmandan
Hedefi 12'den vuruyor, her atışta
Pek çok gemiyi boğazın
Karanlık sularına gömüyor.
*                *                *                *
Aylardır süren bir savaş bu
Türk subayları arasında
Bir düşüncedir gelişiyor:
Çanakkale'de savaşan
En cesur asker kim?
Tahmin edildiği gibi siperden başını
Aşağı indirmeyen Mustafa Kemal ilk sırada
İkinci kim olabilir?
Bundan doğuyor tartışma.
*                *                *                *
Cepheler arası telgraf yazışmaları
Dur durak bilmiyor
Kocaçimen, Conkbayırı, Anafartalar
Adayımız işte bu, ikinci biziz diyor.
*                *                *                *
Ben de zaman gezgini olarak
Zaman makinemin başındayım
Zaman saatini geçmişe kurarak
Büyük kader değişikliğine sebep olmadan
Yaşanmış yıllara dönülebilir
Bence geleceğe gidilemez.
Yaşanmamış bir geleceğin tekrardan
Yaşanması beklenemez.
*                *                *                *
Çanakkale 1915 telgraf yazışmaları
Zaman makinemin ekranına düşmeye başladı.
Bir göründüm, bir yok oldum.
Çanakkale 1915' e
Zaman ayarını yaptım
Start düğmesine bastım
15-20 saniye içinde
Çanakkale'de olacaktım.
Mert, yiğit, korkusuz kimmiş
Gösterecektim dünya aleme.
*                *                *                *
Çanakkale'ye geldiğimde
Göz gözü görmüyordu siperlerde
Gemilerden atılan bombalar
Tanımıyordu yaşam şansı
Bir inanılmazın içine düşeceğimi
Biliyordum ama inanılmazın bu derece
İnanılmaz olacağını tahmin etmemiştim.
*                *                *                *
Anafartalarda Mustafa Kemal
Denize en yakın siperde
Emirler yağdırıyor, bağırıyor
Sinirli ama çok sinirli
Ben de o siperde belirdim
Baktım ayaktayım, yere yattım
Hedef küçültüm.
*                *                *                *
Mustafa Kemal beni gördü
Yanıma geldi
Kalk ayağa asker, ne yapıyorsun
Orada, diye sordu
Bir kuruşum vardı, düşürdüm
Onu arıyordum, dedim.
Ayağa kalktım, asker selamı verdim.
Mustafa Kemal: Seni tanıdım, çocuk.
Bu defa durum bambaşka
Bizden sonrası vatan, bizden sonrası namus
Bu savaş, Türk'ün Kurtuluş Savaşı'dır
Savaşacağız, yenilmeyeceğiz.
*                *                *                *
Avcı bir ingilizin attığı kurşun
Ciğerparemi deldi
Serdar Yıldırım'ın dünyadaki macerası
Bu kadar kolay son bulamazdı
Mustafa Kemal dedi: Vuruldun çocuk!
Kurşun göğsünü parçalamış
Yaşadığın yıla bir an önce dön 
Kurşun etkisini kaybeder.   
*                *                *                *
Doğruydu bu.
Bir süre sonra yaşadığım yıla geri döndüm
Birkaç gün sonra
Mustafa Kemal'e bir telgraf gönderdim
İyiyim, yaşıyorum, mutluyum, yazıyorum
Daha sonra Mustafa Kemal'den telgraf geldi:
Sana atılan kurşun düşmanları yok edecek
O kurşun büyüyecek dev olacak
Anadolu'da devlet olacak
Kuracağım Türkiye Cumhuriyeti
İlelebet payidar kalacak.

SON


Son düzenlenme: 19 Ekim 2024, 19:32:01 Serdar102

Serdar102


MUSTAFA KEMAL: SAVAŞTA VE BARIŞTA DEVRİM   
Devrim yaparsın savaş meydanlarında
Girdiğin her savaşı kazanırsın
Tarih yazarsın Mustafa Kemal gibi
Mustafa Kemal Atatürk gibi.
 *      *        *        *
Tarih kitaplarının yazdığı
Savaş kahramanları
Başka bir ülkenin sınırını geçenlerdir
Onlar oraları fethederler.
 *      *        *        *
Mustafa Kemal onlara benzemez
Yurdunu istila eden düşmanlara karşı koyar
Arada dağlar kadar değil,
Çağlar kadar fark vardır
Fikirleriyle, düşünceleriyle orta çağ karanlığını yok etmiştir
Atatürk Çağı başlamıştır.
 *      *        *        *
Atatürk Çağı hiç bitmeyecektir
Dünya durdukça var olacaktır
Dünya sonsuza kadar var olacağına göre
Atatürk hep en önde, hep zirvededir.

SON

----------------------------------

ATATÜRK GİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Atatürk, dünyanın gelmiş, geçmiş
En büyük insanı
O, bir önder, lider.
Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyan
Askeriyle omuz omuza savaşan
Düşmana geçit vermeyen
Vatanı için, canını tehlikeye
Atmaktan çekinmeyen
Bir özgürlük sevdalısı.
*           *            *            *
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran
Tarihe ismini altın harflerle yazdıran
En kült düşüncenin bile görmezden gelemeyeceği
Bir bağımsızlık sevdalısı.
*           *            *            *
Başkalarına zarar vermemek şartıyla
İstenilen hayatın yaşanabileceği
Yenilene, içilene karışılmayan
Düşüncenin özgür olarak
İnsan beyninde şekillendiği
İnsana hayat veren öz güvenin
Sevgi ve barışta kesiştiği
Mutlaka  savaş olacaksa
Bunun bilim ve teknolojide
İleri gitmek için, yapılacağı
Bir üstün güç sevdası.
*           *            *            *
İnsanoğlu bir milyar yıldır dünyada var
Bu bir milyon yıl olarak kabul görür
Yine de tarih on beş - yirmi bin yıla
Sığdırılmaya çalışılır.
Bu durum insanlar tarafından kabul gördükçe
İnsanın atasını tanıması zor olur.
*           *            *            *
Atatürk'ü sevelim
Devrimlerine sahip çıkalım
Dünyada yirmi dört tane İslam Ülkesi var.
Bunun yirmi üç tanesi iç çatışma ve
Karışıklık içinde.
*           *            *            *
Atatürk, Atatürk diyelim
Güzelim Cumhuriyetimizi
Dış güçlere teslim etmeyelim
Özgür ve bağımsız yaşayalım
Atatürk ilke ve devrimlerinden ayrılmayalım.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102


MUSTAFA KEMAL GERÇEK, GERİSİ YALAN
İngiliz'in izniyle yunan
Batı Anadolu'yu etti talan
İmkansızı mümkün kılan
Mustafa Kemal gerçek, gerisi yalan.
 *            *            *            *
Yunan, Batı Anadolu' da çok can aldı
Evleri yağmaladı, köyleri yaktı
Efeler, yunan için, dağa çıktı
Yunanla savaştı, bu vatan bizim, dedi.
*             *              *              *
Takviye kuvvetler cepheye geldi
Yunan, zafer naraları attı
Çarpışmalar şiddetli geçiyordu
Efeler, giderek azalıyordu.
*            *              *              *
Kurtuluşun bir yolu olmalıydı
Anadolu yunana teslim edilemezdi
Halk, bir bütün olarak harekete geçmeliydi
Ancak halka bir önder gerekliydi
Bu önder Mustafa Kemal olabilir miydi?
 *             *              *              *
Doğuda az bir kuvvetle rusları durduran
Çanakkale'de ingiliz ve fransızları bozguna uğratan
Yurdun her karış toprağını kahramanca savunan
Mustafa Kemal olabilir miydi?
*              *                *                *
Mustafa Kemal, Anadolu halkını harekete geçirdi
Onlardan seninleyiz mesajını aldı
Büyük Taarruz'da en öndeydi ve ileri atıldı
Pek çok can O'na göğsünü siper etti
O yaşamalıydı ve Anadolu düşmandan kurtulmalıydı
*                *                *                *
Mustafa Kemal güveni boşa çıkarmadı
Yurduna saldıran düşmanları perişan etti
Kurtulanlar, ülkelerine zorlukla kaçtı
Geride kalanlar için, acı son vardı

SON

---------------------------------------

YA ATATÜRK OLMASAYDI?
Anadolu'da kilise çanları çalardı
Etnik azınlık Türkler, bundan rahatsız olurdu
Camiler kiliseye çevrilirdi
Ezan sesi duyulmazdı.
-            *            *            *
Papazlar, hayata yön verirdi
Krallara taç giydirirdi
Beşe bölünen Anadolu'da
Beş krallık hüküm sürerdi.
-            *            *            *
İngiliz, Fransız, İtalyan
Anzak ve Yunan Krallığı
Anzaklar kimdir derseniz
İngilizler tarafından
Çanakkale'ye getirilen
Avustralya yerlileri.
-            *            *            *
Ey şimdiki zamanda yaşayan insan,
Sen hayatta olmazdın
Baban, annen var olmazdı
Onlar bu dünyaya gelmezdi
Seni dünyaya getirmek için,
Geleceği ezmezdi.
*            *            *            *
Atatürk ilkeleri ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlat
Sana başka önder gerekmez
Tek önderin Atatürk olmalı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102


ATATÜRK GİBİ OLMAK
Halktan yana olmak
Halkla birlikte olmak
Yanlış kararlar alıp
Halkın nefretini kazanmamak.
* * * *
Öz güven sahibi olmak
Halka güvenmek
Halkın istemediği bir durumun
Yaşanmasına asla izin vermemek.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Savaşta ve barışta
Halkın canını
Kendi canından üstün saymak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Bir tek vatandaşının canına
Kefil olmak
Vatandaşını koruyamıyorsan
Görevini bırakmak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Tarımda ve hayvancılıkta
Anadolu'nun ve Trakya'nın
Dünyada ön sıralarda olmasını sağlamak.
* * * *
Yönetimine geldiğin
Dünya durdukça var olacak
Türkiye Cumhuriyeti'nin
İleri gitmesini sağlamak.
* * * *
Atatürk, Atatürk demek
Atatürk ilke ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlatmak
Başka her yolun karanlık
Olduğunun farkına varmak.

SON

-------------------------------


DEVRİM ATEŞİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
Dünya Halkları' nın kardeşliği için,
Çalışan devrimciler,
İnsanlığın geleceğine ışık tutan,
Kültür yolunu aydınlatan,
Baskıdan, zorbalıktan uzak,
İnsan yaşantısına karışılmaz,
Bilinci üstüne kurulan,
Atatürkçü fikir ve düşünce sistemi.
* * * *
Bir arkadaşımla akşamdan başlayan,
Sabaha kadar süren konuşmalarda,
İlk zamanlar beni sessizce dinleyen,
Tamirci arkadaşımın,
Gecenin bir vakti aniden beliriveren
Çakmak çakmak bakışları:
Yediğime, içtiğime kimse karışamaz.
Bu konuda teklif bile sunulamaz,
Dediğini unutamadım.
* * * *
Kırtasiye dükkanımın yanına
Tamirci dükkanı açtığında,
Hayatın akışına kapılıp,
Savrulup gitme durumu vardı.
Zamanla gerçekleri öğrendi, bilinçlendi.
Araştırdı, anlattıklarımın doğruluğuna inandı.
Atatürk, en büyük devrimcidir, dedi.
Devrimciliğin önde gelen savunucusu oldu.
Sonraki konuşmalarda bir ben söyledim, bir o anlattı.
Anlattıklarıyla kültür yolunu aydınlattı.
* * * *
Aradan 5 yıl geçti.
Arkadaş, o dükkandan taşındı.
Ben anılardan rahatsız oldum.
Ayları gün diye hesap ettim.
Ben de dükkanımdan taşındım.
* * * *
Sonradan görüşmemiz devam etti.
Genelde ben arkadaşı yeni dükkanında rahatsız ettim.
Akşamdan sabaha konuşmamız devam etti.
Engelleri yıktık, kötüleri cezalandırdık.
* * * *
1994-95-96 yıllarında İstanbul'a gittim.
Yayınevleri beni pas geçti.
İngiliz, fransız olsan,
Hikayelerini kitap olarak basardık.
Türk'sün, yazdıklarını çöpe at dediler.
* * * *
3-Eylül-1997 yılında Ayla ile evlendim.
38 yaşındaydım, internet böylesine yaygın değildi.
1999 yılında oğlum Serkan dünyaya geldi.
Birkaç ay sonra tamirci evime geldi.
Araba almış, yanında 4 işçi çalıştırıyormuş.
Bankada param var, iki katlı villa aldım, dedi.
Nasıl böyle zengin oldun, dedim.
Hep senin anlattıkların,
Soruları cevapladım, olayı çözdüm, dedi.
* * * *
Ben soruların cevabını bulamadım.
Babam öğretmendi, zor geçiniyordu.
Ben şimdi zar-zor geçiniyorum.
Gün gelir bir somun ekmek bana yeter.
Ben devrimciyim ve Atatürkçü kalmak istiyorum.
* * * *
Neden bunları yazıyorum?
Önemli olan, insanlığın geleceği.
Hiçbir canlı isteyerek dünyaya gelmez.
Milliyetini, dinini seçme şansı yoktur.
Bütün dinler, taraftarına cennet vaat eder.
Her din kendi dininin en üstün olduğunu öne sürer.
* * * *
Şu son 3 yıldır sadece Atatürk Şiirleri yazıyorum.
Kıyısından, köşesinden olaya girmek zorundayım.
Bazı konularda yapılan hataları onarmak zorundayım.
İnsanlığın geleceği üstüne yapılan kurgunun ayarını yapmak zorundayım.
Bu fikirleri yüzlerce, binlerce insana ulaştırmak zorundayım.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102

ATATÜRK'ÜN İLKOKUL ANISI: PİYADECİLİK OYUNU
Günlerden bir gün komşumuz Binbaşı Kadri Bey'in oğlu Ahmet izinli gelmişti. Temiz üniforması, anlamlı bakışlarıyla hayranlık duyulacak bir askeri ortaokul öğrencisiydi. Bir an kendimi o üniformanın içinde hissettim.   O birkaç gün içinde komşular Ahmet'i görmeye gitti. Biz de annem Zübeyde Hanım ve kız kardeşlerim Makbule ve Naciye ile birlikte Ahmetlerin evine gittik. Ahmet askeri üniformasıyla evin salonunda, misafirlerin yanında sol eli cebinde biçimlice yürüyordu. Asalet ve saadetin ulaştığı en yüksek nokta buydu.
Daha sonra bir gün Ahmet, beni ve komşu çocuklarını bir araya topladı ve şöyle dedi:" Gelin bakalım arkadaşlar, şimdi sizlerle piyadecilik oyunu oynayacağız. Şu gördüğünüz tepeyi, Türk çocukları savunacak. Rum çocukları ise, ben başla dediğimde tepeye çıkarak onları aşağı çekmeye çalışacak. Oyunun sonunda, hangi grup tepeyi ele geçirirse o grup kazanmış sayılacak. "
Komşumuzun oğlu Ahmet'in başla demesiyle Rum çocukları ileri atıldılar ve tepeye tırmanmaya başladılar. Takımlar beşer kişiydiler ve ilk tepeye tırmanan Rum çocuğu bir arkadaşımı kolundan tutup aşağı çekti. Rum çocukları çok hırslıydı ve paçasından yakalanan bir arkadaşım daha aşağı çekildi. Aşağı çekilen iki arkadaşımın yukarı çıkma şansı yüzde bir bile değildi. Şimdi tepeyi savunan üç Türk çocuğu kalmıştık. Beş Rum çocuğu tepenin üstüne çıktı ve etrafımızı sardı. Yeniliyorduk.
Bir Türk çocuğu, beş Rum çocuğuna bedeldir, dedim. Onlar bana değil, ben onlara saldırdım. Tepeyi Rum çocuklarına bırakmamaya kararlıydım. Benim kazanma isteğimi gören arkadaşlar da ileri atıldılar. Sonunda tepenin üstünde iki Türk çocuğuyla yalnız kalmıştım. Rum çocuklar, yenilgiyi kabul etmişler ve üstleri toz toprak içinde aşağıdan bakıyorlardı. Biz kazanmıştık.
Mustafa daha sonra gizlice sınava girdi ve Selanik Askeri Rüşdiye'sine kaydını yaptırdı. Mustafa özellikle sınavın yetenek bölümündeki piyadecilik oyununda demir gibi bileği, çelik gibi yüreğiyle komutanların dikkatini çekti.
Kuvvet, kudret, hareket, kabiliyet hepsi Mustafa'da vardı. Gelmedi, dedi komutanlar, bu askeri rüşdiyeye böyle bir öğrenci daha gelmedi. Gelemez, dedi bir başka komutan, dünya durdukça hiçbir askeri rüşdiyeye böylesine bir öğrenci gelemez.

Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

-----------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN İLKOKUL ANILARI:  MUSTAFA OKULA BAŞLIYOR     
Mustafa okula başlayacaktı. Babası Ali Rıza Bey oğlunun laik eğitim veren Şemsi Efendi İlkokulu'na gitmesini istiyordu. Annesi Zübeyde Hanım ise, mahalle mektebine gitmesini arzu ediyordu. Bu konu etrafında fikir çatışmaları sürüp gidiyordu:
Zübeyde Hanım: " Ne var yani Şemsi Efendi İlkokulu'nda? Ne öğrenecek orada? Hem orası uzak. Mahalle mektebi şuracıkta. Oraya gitsin istiyorum. "
Ali Rıza Bey: " Hanım, okulun yakınlığı, uzaklığı önemli değil. Önemli olan, eğitimin iyi olması. Öğretmenlerin iyi eğitim vermesi. "
Zübeyde Hanım: " Tamam işte. Mahalle mektebindeki hoca çok iyi eğitimciymiş. Mahalle mektebinde okuyanlar hep iyi eğitim almışlardır. Ben de mahalle mektebinden mezun oldum, orada okudum. Bilgide kimden aşağı kaldım, söyler misin bey? "
Ali Rıza Bey: " Kimseden aşağı kalmadın, Zübeyde. Ben her zaman senin bilgili olmanla övünmüşümdür ama Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'na gidecek. "

Ali Rıza Bey yine de, Zübeyde Hanım'ın hatırını kırmamak için, oğlu Mustafa'yı birkaç günlüğüne mahalle mektebine gönderdi.  Daha sonra bir bahaneyle Mustafa'yı mahalle mektebinden alarak Şemsi Efendi İlkokulu'na yazdırdı. Bu durum Mustafa'nın da hoşuna gitmişti, çünkü mahalle mektebinin dersleri O'na ağır gelmişti. Ağır gelmesi derslerin zorluğundan değil, konuların ağır yani yavaş işlemesindendi. Mustafa, hocanın birinci derste anlattığı konuyu kavrıyor, ikinci derste yeni bir konuya geçmesini bekliyordu ama hoca sadece birinci derste değil, bütün bir gün aynı konuyu anlatıyordu. Bu durum Mustafa gibi yaşı küçük aklı büyük, yaşına göre, dünyada eşine ender rastlanacak üstün zekâlı bir çocuk için, sıkıcı bir durumdu. Kimse benden koşmam gereken bir durumda yürümemi beklemesin, diyordu.

Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'nda kısa zamanda tanındı ve sevildi. Sınıf öğretmeni Mustafa diyordu da başka bir şey demiyordu. Öğretmenler odasında devamlı olarak bu başarılı öğrencisini anlatıyor, O'nu övüyordu:  " Arkadaşlar, az önceki matematik dersinde sınıfa çok zor bir problem sordum. Kimse duymasın, soruyu üçüncü sınıfların ders kitabından almıştım. Sınıfta kimsenin problemi çözemeyeceğinden emindim. Problemi önce yüksek sesle okudum, daha sonra tahtaya yazdım. Öğrencilerin çoğu soruyu okumakla meşguldü. Oysa çalışkan öğrenciler defterlerine çözüm işine girişmişlerdi. Problemi doğru çözdüğünü söyleyen altı öğrenciden beşinin bulduğu sonuç yanlıştı. Sadece Mustafa doğru sonuca ulaşmıştı. Siz olsanız böyle bir öğrencinizi alnından öpmez misiniz? Gelecekte Türk Milleti bu çocuktan çok şey bekleyecektir. "

---------------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN İLKOKUL ANISI: ALTIN SAÇLI, DENİZ GÖZLÜ ÇOCUK
Mustafa, Şemsi Efendi Okulu son sınıfa giderken, bir gün sınıf öğretmeni, bugün okula bir müfettişin geleceğini, ona karşı saygılı olmalarını, soracağı sorulara doğru cevap vermelerini söyledi. Eğer bilmiyorlarsa kesinlikle parmak kaldırmamalarını ihtar etti. İlk dersten sonraki teneffüste öğrenciler arasında konuşulan tek konu müfettişin sınıfta ne gibi bir soru sorabileceğiydi. Müfettişin sorduğu bir sorunun bile bilinememesi, kötü bir intiba bırakırdı. Bu durumda Mustafa, çalışkan öğrenciler arasında ön plana çıkıyor ve arkadaşlarına müfettişin sorduğu en zor soruyu bile doğru cevaplandıracağı sözünü veriyordu.

İkinci ders, ikinci teneffüs derken, üçüncü dersin ortalarına doğru kapı çalındı ve müfettiş sınıfa girdi. Müfettiş, öğretmenle bir süre konuştuktan sonra sınıfa dönerek ilk soruyu sordu: Osmanlı Devleti, Avrupa'yı fethetmek istedi ama neden başarılı olamadı?  Belki bu soru öğrenciler için, biraz ağır bir soruydu ama ağırlıkların kaldırılıp kaldırılamayacağı yani sorunun cevaplandırılıp cevaplandırılamayacağı da böyle bir soru sorulmadan bilinemezdi. Bu soru için, sınıfın en çalışkan dört öğrencisi parmak kaldırdı. Bunların arasında Mustafa da vardı. Aslında müfettiş sınıfa girip öğretmenle konuşurken, orta sıralarda oturan sarı saçlı, mavi gözlü ve o mavi gözlerinden zeka fışkıran öğrenciyi hemen fark etmişti. Müfettiş, nedense bu sarışın öğrenciye parmak kaldırmasına rağmen, söz hakkı vermemiş, parmak kaldıran başka bir öğrenciden sorduğu sorunun cevabını istemişti. O öğrenci de, müfettişin beklediği bir şablon içinde soruyu cevaplamıştı.
İkinci soru, ilk sorudan çok daha zor olmalıydı. Bir devlet çıksa, diyelim ki, bu Osmanlı Devleti olsun, dünyaya hakim olsa, bu durum ebediyete kadar devam eder mi? Mustafa olaya bu paralelde dik bir çizgi çekmek ihtiyacını hissetmişti. Birbirine paralel giden iki doğru bu dik çizgiyle kesişmeliydi. Mustafa'nın parmak kaldırıp söz isteyerek soruya verdiği cevap şu oldu:  " Hayır, etmez. Bırak ebediyeti elli yıl bile devam etmez. Her ne için olursa olsun, başka milletleri boyunduruk altına almak, onları köle durumuna düşürmenin adı emperyalizmdir. Her millet kendi sınırları içinde özgür ve bağımsız yaşamalıdır. Yaşasın özgürlük, yaşasın bağımsızlık!.."
Mustafa'nın büyük bir coşku içinde söylediği bu sözler üzerine müfettiş, bir süre öğretmenle konuştuktan sonra, Mustafa'nın yanına giderek, O'nu alnından öptü:  " Yaşa Mustafa! Türk Milleti, senin gibi son derece bilgili, kültürlü ve düşüncesini korkmadan söyleyebilen, çağdaş yeni nesil gençlere emanet edilecektir. Sen Türk Milli Eğitimi'nin gururusun. "

Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

--------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: ARKADAŞIM HALİT
Babam Ali Rıza Efendi kereste tüccarlığı yaptığı için, Selanik dışında çalışıyormuş. O zamanlar anneme Üftade adında siyahi bir kadını yardımcı olarak tutmuş. Daha sonra ben dünyaya gelmişim. İki ay sonra Üftade'nin bir yeğeni doğmuş. Adını Halit koymuşlar. Yaşımız gelince bizi Mahalle Mektebi'ne yazdırdılar ama ben bir süre sonra oradan ayrılıp Şemsi Efendi Okulu'na geçiş yaptım. ( O zamanın ilkokulu ) Halit ise, Mahalle Mektebi'ne devam etti.
Böylece aradan birkaç yıl geçti. Bir gün Halit yanıma gelerek, efendi ve köle kelimelerinin anlamını sordu. Ben, insanların köle olarak kullanılamayacağını ve her insanın bir başkasının değil, sadece kendisinin efendisi olabileceğini söyledim.
Bunun üzerine Halit, sen gel bunları arkadaşlara anlat. Tenim siyah olduğu için, kendilerinin efendi, benim ise, köle olduğumu söylüyorlar, dedi.
Hangi arkadaşların Halit, sınıf arkadaşların mı? diye sordum.
Evet, sınıf arkadaşlarım, dedi.
Bak Halit, dedim, yarın bizim öğretmen izinli, okula gitmeyeceğim. Sınıfınıza gelir arkadaşlarınla konuşurum. Olur mu?
Halit, olur, dedi.
Ertesi gün Mahalle Mektebi'ne gittiğimde Halit'in ikinci dersten sonra ortadan kaybolduğunu öğrendim. Çok aradık Halit'i bulamadık. Ancak akşamüstü eve geldi. Anlattığına göre, köle olmasını ve her dediklerini yapmasını isteyen arkadaşlarından kurtulmak için, mektepten kaçmış ve Selanik dışına çıkmış. Daha sonra benim dediklerimi hatırlamış ve kendisinin efendisi olduğu için, geri gelmiş.
Halit'e arkadaşlarıyla konuştuğumu ve efendi, köle gibisinden iki kelimeyi bir daha kullanmayacakları sözünü aldığımı söyledim.   Halit bir daha Mahalle Mektebi'ne gitmedi. Annesi onu Şemsi Efendi'nin laik okuluna yazdırdı. Halit bizim sınıfa geldi. Fikirler ve düşünceler hür, kelepçe yok. Herkes kendi fikrinin efendisi, köle yok.
Aradan günler geçtikçe Halit bir açıldı. Durgun, düşünceli Halit gitti, neşeli, hareketli Halit geldi. Derslerine çok çalıştı. Mahalle Mektebi'ne giderken sınıfın en tembeli Halit, Şemsi Efendi Okulu'nda sınıfın çalışkanları arasına girmeyi başardı.

Benim Adım Atatürk - Puslu Yayıncılık - Sayfa 17-18

----------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: ELBİSE KAVGASI
Çocukluğumda yaşadığım anılardan biri de Makbule ile Naciye arasındaki elbise kavgasıdır. Komşu kızın üstünde yeni elbiseyi gören Makbule ile Naciye, anneme, biz de yeni elbise isteriz, dediler.
Annem:  " Tabi olur, benim güzel çocuklarım. Ölçünüzü alır, size yeni birer elbise dikerim. Şunun şurasında bayrama ne kaldı? Bayram günü de yeni elbiselerinizle gezersiniz. "
Birkaç günde elbiseler hazırdı. Makbule ile Naciye yeni elbiseleriyle kıvanarak gezdiler. Bir hafta sonra kız kardeşlerim eski elbiselerine dönüş yaptılar. Annem de yeni elbiseleri yıkayıp, ütüledi ve elbise dolabına astı.
Aradan zaman geçti ve arefe gününden bir gün önce evde bir gürültüdür koptu. Naciye bayramlık elbisesini giymek istemiş, üstüne olmamış, dar gelmiş ve bir yaş büyük ablası Makbule'nin elbisesini giymiş. Bunun gören Makbule Naciye'den elbisesini çıkarmasını isteyip sesini yükseltmiş.
Araya giren annem Naciye'ye neden ablasının elbisesini giydiğini sordu. Bunun üzerine Naciye:  " Ama anne, benim elbisem üstüme olmadı, çok dar geldi. Bir de ablamın elbisesini deneyeyim dedim. Tam geldi. Bayramda ben bunu giyeyim ha, ne dersin? "  Annem daha sonra elbiseyi Makbule'ye giydirmeye çalıştı ama dar geldi.
Annem:  " Tabi dar gelir. Siz büyüme çağındasınız. İki ay önce diktiğim elbisenin şimdi dar geleceğini düşünemedim. O zaman bayramda Naciye bu elbiseyi giyer, ben Makbule'ye iki gün içinde yeni elbise dikerim. "
Annem aynen öyle yaptı. İki günde elbiseyi dikti ve Makbule bayramda bu elbiseyi giydi. Beni sorarsanız annemden rica etmiştim ve beni kırmadı. Bana bayramlık alınmadı. Babamın yokluğunda zaten kıt kanaat geçiniyorduk. Annemi zor durumda bırakmak istemedim.

Öğretmenim Atatürk - Bilgi Yayınevi - Sayfa: 21-22
Bir Öğretmenin Kaleminden ATATÜRK-Doğan Egmont - Sayfa: 16-17

------------------------------------------------------------
                         
BALIKLARI SUYA ATTIM
Bir gün Makbule ile Naciye'yi yanıma alarak çiftliğin yakınındaki gölette balık tutmaya gittim. Ben oltayla balık yakaladıkça Naciye ağladı, yalvardı, balıkları suya atmamı istedi. Naciye ağlamasın diye, balıkları suya attım ve erkenden çiftliğe döndük. Zaten hastaydı, hastalığının ilerlemesinden korkuyordum. Çiftlikte elimdeki kovanın boş olduğunu gören dayım bana şöyle dedi:
" Vay Mustafa , bakıyorum göletteki bütün balıkları yakalamışsın. Bu kadar balık bize çok, yarısını köye verelim. Hani balıklar, oltana yakalanmak için, atılırlardı. Hani avladığın balıkları şanslı sayardın. Giderken bir kova daha istiyordun. Sen önce bu kovayı doldur da sonra ikinci kovayı iste. "
Dayım konuşmasına devam edecekti fakat Makbule araya girdi:
" Mustafa abim, yakaladığı balıkları suya atmasaydı iki kova dolardı. "
Bunun üzerine dayım: " Nee, abin yakaladığı balıkları suya mı attı? Ama neden? " diye sordu.
Makbule bu soruya şöyle cevap verdi: " Çünkü Naciye balıklara acıdı ve her balık yakalandıktan sonra ağladı. "
Naciye: " Ben ağladım diye abim bir dolu balığı suya attı. " dedi.
Dayım: " Affet beni Mustafa.. Durup dururken haksız yere sana laf söyledim. Senin boşa konuşmayacağını anlamalıydım. Yarın ikimiz gideriz balık tutmaya. Yanımıza dört kova alırız. " dedi.
Dayım konuşmasını bitirince bir an Naciye ile göz göze geldik. Kardeşim yalvaran bakışlarla bana bakıyordu.
Ertesi gün sabah kahvaltısından sonra dayım çiftlikte beni çok aradı. Bulamazdı tabi ki çünkü samanlığa saklanmıştım. Dayım, Mustafa, Mustafa, neredesin? diye bağırdıkça yanımdaki Makbule ile Naciye kıkır kıkır güldüler.

Benim Adım Atatürk -  Puslu Yayıncılık - Sayfa: 21-23
Bir Öğretmenin Kaleminden ATATÜRK-Doğan Egmont - Sayfa: 21-22

-------------------------------------------------------------

KARANLIKTAN KORKMAM
On beş yaşlarındaydım. Manastır Askeri İdadisi'ne gidiyordum. (O zamanın lisesi) Yaz tatilinde dayımın çiftliğine gitmiştik. Komşunun oğlu Enver'le çok iyi arkadaştık. Ara sıra birlikte gezerdik. Bir gün Enver, bizim bağa gidip üzüm yiyelim, dedi. Ben de olur dedim. Annelerimizden izin alıp yola çıktık. Sağda solda fazla eğlendiğimiz için, karanlığa kaldık.
Enver: "İstersen dönelim. Sen şehir çocuğu olduğun için, karanlıktan korkarsın. Böyle durumlara alışık değilsin" dedi.
Ben karanlıktan korkmadığımı söyledim. Yola devam edelim dedim. Tarla kenarı, patika yol, ağaçlık alan derken, karanlık iyice çöktü. Yanımdaki Enver'i zor seçer oldum. Bir saat önce dağların kartalıyım diyen Enver, gel Mustafa dönelim, az kalmıştı ya, yarın gündüz geliriz, demeye başladı. Neyse ki sonunda bağa vardık ve birer salkım üzüm kopardık. Üzüm yiyerek çiftliğe döndük.

Öğretmenim Atatürk - Bilgi Yayınevi - Sayfa: 47
Dahilerin Efendisi - Kitapita Yayıncılık - Sayfa: 16 - Mayıs 2021


İLK ANDA CANIM SI KILMIŞTI             
Bakla tarlasında yalnız başıma bekçilik yaptığım günlerden birinde öğle vakti kulübenin önündeki çardak altında uyuya kalmışım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, annemin sesine uyandım.
Annem: " Dayısı şuna bak, Mustafa uyuya kalmış. Makbule dün pınardan soğuk su içince hastalandı ya, Mustafa bütün gece başında bekledi. Ondan uykusunu alamadı. Neyse ki Makbule'ye ballı ıhlamur içirdim de iyileşti " dedi.
Dayım: " Bırak canım uyusun. Benim en sevdiğim şeydir burada uyumak. Bu öğle sıcağında karga falan uğramaz. Bir yatsam iki saatten önce top atsan uyanmam " dedi.
Bu konuşmaları duyunca ayağa fırladım. Uykuda yakalandım diye ilk anda canım sıkılmıştı ama Makbule'nin iyileştiğini duyunca rahatladım.

Bir Öğretmenin Kaleminden ATATÜRK - Doğan Egmont - Sayfa: 18


NACİYE KAYBOLDU
Dayımın bakla tarlasına Makbule ile giderdik. Bir gün Naciye de bizimle gelmek istedi. İlk defa benden bir şey istediği için olmaz diyemedim. Annemden izin çıkınca o gün üç kardeş tarlaya gittik. Naciye eline bir sopa aldı ve kargaların ardından koşturdu durdu. Bir ara Makbule ile uzun süren bir konuşmamız oldu.
Tarlanın ortasındaki kulübenin önüne oturduk ve yemeğe başlayacaktık ki, Naciye'nin yanımızda olmadığını fark ettik. Sağa baktık, sola baktık, Naciye neredesin diye bağırdık, Naciye yok. Neden sonra Naciye çıkageldi. Meğer karga peşinde koşarken çok yorulan Naciye kulübeye girmiş ve döşeğe yatıp uyumuş. Naciye'nin ortaya çıkmasıyla birlikte rahatladık ve yemeklerimizi yedik.


BAHÇEDEKİ KUYU
Ben yedi yaşındayken, babamı kısa süren bir hastalığın ardından kaybettik. O tarihlerde kadınlar bir işte çalışamadıkları için maddi sıkıntı içine düşmüştük. Onun için evimizin yanında bulunan küçük bir eve taşındık. Ertesi gün yeni evin bahçesine teftişe çıktım. Otların arasından yürüdüm. Sağda solda dut, erik, armut ağaçları vardı. Armut ağacının ilerisinde bir kuyu olduğunu gördüm. Kuyunun yanına sokulduğumda hayretler içerisinde kaldım. Yer seviyesinde olan kuyunun üstü açıktı. Annemi durumdan haberdar ettim. Annem komşumuz Ali Usta'yı çağırdı. Ali Usta kuyunun üstüne tahtadan bir kapak yaptı. Kilidi taktı. Anahtarı anneme verdi. Böylece kötü bir olay yaşanmadan kuyunun üstü kapatılmış oldu.


BENİ KOMUTAN SEÇERLERDİ
Yeni evimiz küçüktü ama bahçesi büyüktü. Bu bahçede komşu çocuklarıyla askercilik oynardık. Askercilik oynarken, beni komutan seçerlerdi. Ben de karşımda hazır ola geçmiş arkadaşlara çeşitli görevler verirdim. Onlar da, emredersin komutanım deyip koşarak uzaklaşırlardı. Üç beş dakika sonra geri gelerek görevi tamamladıklarını söylerlerdi. Daha sonra onları sıraya sokar, uygun adım yürütürdüm.
Bir gün bize tahtadan tüfekler hazırlayan marangoz Celal Amca oyunumuzu seyretmiş ve anneme:  " Zübeyde Hanım, Mustafa'yı askeri okula göndermelisiniz. Kendisi iyi bir komutan adayıdır. " demiş.

-----------------------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: ARKADAŞIM  YUSUF  KEMAL
Langaza'daki dayımın çiftliğinde her gün bir başka olayla karşılaşır ve değişik arkadaşlarla tanışırdım. Yarıcıların çocukları çiftliğe gelirdi. Onlara karpuz dilimleyip, ikram ederdim. Aralarında orta yere çıkıp güreşenler olurdu. Bu güreşlerde ben pek çok defa hakemlik yaptım. Bir defasında güreşen bir çocuğun babası yanıma sokuldu ve şu benim oğlanı galip getir, al bu parayı harca, dedi. Ben, kusura bakma dayı, senin paran bende geçmez, deyince adam yanımdan uzaklaştı.
Sonraki günlerde çiftliğe Yusuf Kemal adında bir çocuk geldi. Ben yaşta, ben boyda ve sarışındı. Yusuf Kemal'le arkadaşlığı bir ilerlettik. Bir defasında hiç unutmam bir güreşi idare ederken, düdüğü ona vermiş ve hakemlik yapmasını istemiştim. Pek güzel hakemlik yapmış ve güreşi iyi sonlandırmıştı.
Bir konuşmamızda, senin adın Yusuf ama Kemal'i var. Benim adım Mustafa, Kemal'i niye yok, demiştim. Bunun üzerine Yusuf Kemal, üzüldüğün şeye bak. Sana Mustafa Kemal diyelim, olsun bitsin, demişti. Sonra aradan aylar geçti. Selanik Askeri Rüşdiyesi'nde ( Ortaokul ) okurken,  bir arkadaşa Yusuf Kemal'den bahsetmiş ve Yusuf'un üç veya dört defa bana Mustafa Kemal diye hitap ettiğini nakletmiştim. Bu durum matematik öğretmenimiz Yüzbaşı Mustafa Efendi'nin kulağına gitmiş. Matematiğe büyük ilgim nedeniyle, matematik öğretmenimiz, "Oğlum, senin de adın Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak. Arada bir fark bulunmalı, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun" diyerek bana Kemal adını verdi.  
   
-----------------------------------------------------------------
                                                     
SELANİK ŞAMPİYONU
Mustafa, Şemsi Efendi Okulu 4. sınıfa giderken beden eğitimi dersinde öğretmeni sınıfa koşu yarışması yaptırdı. Okul etrafında iki tur atılacak ve birinci olan okul çapında yapılacak koşuda sınıfını temsil edecekti. İlk turu önde geçen Mustafa ikinci turun ortalarında bitiş çizgisine doğru güçlü adımlarla koşarken, biraz ileride uçamayan bir yavru kuşun peşinden koşan siyah, kocaman bir kediyi fark etti.   Mustafa yön değiştirip hızla koşarak yavru kuşu kedinin pençesinden kurtardı. Yavru kuşu severek ve yürüyerek yarışı en sonda tamamlamasına karşın, olayı öğrenen öğretmeninden yavru kuşu kurtardığı için aferin alan Mustafa, yarışı birinci bitiren arkadaşının: " Hayır, ben birinci değilim. Yarışın birincisi Mustafa'dır. O benden daha hızlı, sınıfımızı benden daha iyi temsil eder " demesi üzerine öğretmeni tarafından birinci gelmiş sayıldı. On beş gün sonra yapılan koşuda okul şampiyonu olan Mustafa, derslerindeki başarıyı koşuda da gösterecek ve Selanik Şampiyonu olarak bir kupa alacaktı.

Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994
Akıllı Türkçe Atölyesi - 1. Sınıf - Sayfa: 46

--------------------------------------------------------------

DÜNYA ASKERİ LİSELER ŞAMPİYONU
Mustafa Kemal, Şemsi Efendi Okulu 4. sınıfa giderken koşuda Selanik Şampiyonu olmuştu. Selanik Askeri Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisi'ne giderken koşuyu bırakmadı. Arkadaşlarıyla her gün antrenman yapardı. Özellikle Manastır Askeri İdadisi'nde ( şimdiki askeri lise) 1 mil ( 1.609 metre ) koşusunda okulun yıldızıydı. Yarış başlar başlamaz öne geçer ve yarışı önde götürürdü. 1 mil koşusunda geçildiği görülmemişti. Askeri liseler arasındaki koşu yarışında Mustafa Kemal ülke şampiyonu olmuştu. Aynı yıl Manastır'da düzenlenen dünya askeri liseler şampiyonasında 1 milde birinci olarak dünya şampiyonu olmuş ve altın madalya kazanmıştı.

----------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI - KUYU
Langaza'da dayımın çiftliğinde kalırken komşu çiftliğin yakınından geçerdim. Bir gün çiftlikten sesler geldi. Koştum. Kuyunun başında üç çocuk kız kardeşlerinin kuyuya düştüğünü söylüyor ve yardım istiyorlardı. Oralarda kalın bir ip  buldum. İpi ağaca bağlayıp kuyuya indim. Tahminen altı yaşlarında bir kız beline kadar su içinde duruyordu. İpi kızın beline bağladım ve ağabeylerine yukarı çekmesi için, seslendim. Ağabeyleri kızı yukarı çektiler. Daha sonra ipi aşağı sarkıttılar. İpi belime bağladım, ellerimle tuttum  ve beni çekiniz,  diye bağırdım. Çeken olmayınca ipten tırmanarak kendi çabamla yukarı çıktım. Kimseler yoktu. Demek ki  kardeşlerini kurtarınca ağabeyleri beni kurtarmaya lüzum görmemişti.
----------------------------------------------------------------

ALMAN KOMŞUMUZ
Arabanın icat edildiği yıllardı. Selanik'te zengin bir Alman komşumuz vardı. O komşumuz bir araba almıştı. Yollarda arabayla giderken, görenler şaşırmıştı. Bu araba atsız, öküzsüz nasıl gidiyor diye. Komşumuz bir akşam evine dönerken, farları yakmış. Araba gürültülü çalıştığı için, canavar geliyor diyerek  insanlar kaçışmış. Hatırladığım kadarıyla bir gün aşırı hız yaptığı için, polis ceza kesmiş. Komşumuz o sıra 20 km. hızla gidiyormuş.
-----------------------------------------------------------------

AKREP OLAYI                   
Makbule dört- beş yaşlarındaydı. Bir gün çiftliğin duvarında akrep görmüş ve çok korkmuş. Mustafa abi, koş, duvarda aprek var, diye bağırıyordu. Ben koşarak Makbule'nin yanına vardım. Parmağıyla işaret ettiği yerde bir akrep duruyordu. Yerden  taş alarak akrebi ezdim. Makbule'nin elinden tutarak annemin yanına götürdüm. Annem, ne olduğunu sordu. Ben de olanları anlattım. Annem çok korktuğu için, Makbule'ye su içirdi. Daha sonra yatağına yatan Makbule derin bir uykuya daldı.
-------------------------------------------------------------------

KOYUN SÜRÜSÜ
Kız kardeşim Naciye çok konuşkandı ve hatırı sayılır derecede önemli olaylardan bahsederdi. Bir gün öyle bir hikaye anlatmıştı ve ben hayretler içinde kalmıştım. Çobanın biri, dağda koyun otlatıyormuş. Koyunlar  çokmuş, sürüde en azından beş yüz koyun varmış ve bir ucu ilerideki uçurumun kenarına kadar varıyormuş. Derken, bir koyun uçurumdan aşağı atlamış. Bunu gören diğer koyunlar  uçurumdan aşağı  atlamaya başlamış. Bereket  çoban durumu fark etmiş ve sürünün yarısını kurtarmış. Bıraksa koyunların hepsi uçurumdan atlayacakmış.
---------------------------------------------------------------------

YARALI GÜVERCİN
Bir gün evimizin bahçesinde kanadı kırık, yaralı bir güvercin buldum. Eve götürdüm. Anneme ve kardeşlerime gösterdim. Güvercini veterinere götürdük. Kanadını sardı, iyileşir, dedi. Üç gün güzelce besledim. Dördüncü günün sabahında kafeste cansız yatarken buldum. Çok üzüldüm. Gözyaşları içinde güvercini bahçenin bir köşesine gömdüm. Seni hiç unutmayacağım, güvercin, dedim. Aradan yıllar geçti ama ben o güvercini unutmadım.
----------------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN DEPREM ANISI
Yıl 1896. 15 yaşındaydım. Manastır Askeri İdadisi 1. sınıfa gidiyordum. Okulumuz iki katlıydı ve bizim sınıf üst kattaydı. Fizik dersindeydik. Birden sarsıntı oldu. Arkadaşlardan bazıları, hocam, deprem oluyor, dedi. Fizik öğretmenimiz tavanda sallanan lambaya baktı ve sakin olun çocuklar, dedi. Geri geri gitmeye başladı. Kapının yanına gelince hızla kapıyı açıp dışarı kaçtı. Birkaç saniye içinde sınıfta yalnız kaldım. Sağıma, soluma bakındım,  kimse yoktu. Bir süre bekledim. Sonra ayağa kalktım ve pencereye doğru yöneldim. Dışarı baktığımda hayretler içinde kaldım: Okulumuzun mevcudu iki bin kişiydi ve bahçe öğretmen ve öğrenci doluydu. Yere çömelmişler ve öylece bekliyorlardı. Neden korktular hala anlayabilmiş değilim.
Sınıfımdan çıktım, bazı sınıflara baktım, kimse yoktu. Alt kata indim,  sınıflar boştu. Ön kapıdan bahçeye çıkarsam öğretmenler bu davranışımdan hoşlanmazlar diye düşünerek, arka kapıdan bahçeye çıktım. Beni ayakta gören bir öğretmen, otur Mustafa, otur, dedi. Ben de yere çömeldim. Daha sonra aradan zaman geçti ve öğrenciler, öğretmenler nezaretinde sınıflarına gitti.

Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

Bırak depremi,  Anafartalarda, Conk Bayırı'nda ingiliz gemilerinden atılan insan büyüklüğündeki gülleler yakınında patladığında Mustafa Kemal kaçıp gitmediyse bunu 15 yaşındaki cesaretine borçludur. Sadece cesur insanlar kahraman olur. Mustafa Kemal Çanakkale'de 34 yaşındaydı ve 15 yaşından iki kat daha fazla cesurdu. Bu cesur yüreği toprak altına almak için, bilek gerekti, yürek gerekti.  Korkaklar, kolay teslim olur ve boyun eğerdi. Mustafa Kemal boyun eğmedi ve galip geldi. Daha pek çok savaş kazandı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Tarihe ismini altın harflerle yazdırdı.

Serdar Yıldırım

Son düzenlenme: 28 Nisan 2024, 12:28:28 Serdar102

Serdar102

O CESUR YÜREKTE YÜZLERCE ASLAN YATAR
Anadolu dört bir yandan kuşatılmıştı
Ordular dağıtılmıştı, silahlar toplanmıştı
Halk, çaresizdi, mal, can emniyeti yoktu
Her yer karanlıktı, göz gözü görmüyordu
Anadolu düşman çizmesi altında eziliyordu.
* * * *
Ruslar, 1914 yılında Anadolu'ya girdi ve Erzurum'u kuşattı
Enver Paşa başarılı olamadı
Ruslar, Erzurum, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı ele geçirdi
200 bin kişilik Rus Ordusu yenilmezdi
Mustafa Kemal dediler, az bir kuvvetle Rusları durdurdu, dediler
Mustafa Kemal adı kısa zamanda Anadolu'ya yayıldı
Dillerde, gönüllerde Mustafa Kemal vardı
O, karanlıkta bir ışıktı ve Anadolu ışığa koştu
Dünya durdukça sönmeyecek bir ışığa, Mustafa Kemal'e koştu
* * * *
Anadolu'da Türk olmayan, başka milletlerden insanlar vardı:
Ne Mustafa Kemal'i, kim bu Mustafa Kemal dediler
Türk Halkı dedi: Sıra dışı bir komutan, mert, yiğit
O cesur yürekte yüzlerce aslan yatar.
* * * *
Türk olmayanlar, Mustafa Kemal'i sevmeyenler, dedi.
Bizim komutan Trikopis, İzmir'e geliyor
Tilkiden kurnaz, kaplandan kavgacıdır.
Mustafa Kemal'i Anadolu'dan söker, atar.
* * * *
Türk Halkı dedi: Yunan komutan Trikopis gelsin ve ne olacağını görsün
Türk, teslim olmaz, köle olmaz, boyun eğmez, bunu bilsin
Türk'e boyun eğdirmek isterken,
Kendisi boyun eğmesin.
* * * *
Dünya tarihi boyunca pek çok millet
Türk Milleti'ne boyun eğdirmek istemiştir
Böyle bir şey mümkün olmayınca
Dilini dibine çekip sessiz kalmıştır
Baskı altındaki milletler, Mustafa Kemal Atatürk'ü
Örnek alarak bağımsızlıklarını kazanmıştır.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım 


ATATÜRK 135 YAŞINDA
Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım
https://www.facebook.com/ayla.guleryildirim/videos/974156289391842?idorvanity=100000848112519

-----------------------------------


KAHRAMAN MUSTAFA KEMAL 
Karşıdan bir atlı geliyor
Bana selam veriyor
Nereye gidiyorsunuz, diyorum
Çanakkale'ye diyor.
*         *        *        *
Yolunuz açık olsun
Şansınız bol olsun
Bileğiniz bükülmesin
Sırtınız yere gelmesin.
*         *        *        *
" Yolum açıktır, çocuk
Şansımı kendim yaratırım
Bileğimi bükecek çıkmadı
Sırtımı yere getirecek doğmadı. "
*         *        *        *
Kahraman bir savaşçısınız
Göğsünüz madalya dolu
Bu genç yaşta bu kadar madalya
Dünya tarihinde görülmemiştir.
*         *        *        *
" Yurduma saldıran düşmanlara karşı koydum
Onlarla savaştım ve galip geldim
Sence bu kadarı yeterli değil mi?
Biz savaş oyununa daha yeni başladık. "
*         *        *        *
Belli ki Çanakkale yeterli gelmeyecek
Anladım Anadolu düşmanla dolacak
Türk'ün özgürlük savaşı başlayacak
Türk Bayrağı'nı göndere Mustafa Kemal dikecek.
*         *        *        *
" Dur bakalım, aslanım, soluklan biraz
Derin bir nefes al, kendine gel
Az önce Türk Bayrağı dedin, Mustafa Kemal dedin
Ben adımı söylemedim, beni nasıl tanıdın? "
*         *        *        *
Ey gelmiş geçmiş en büyük kahraman
Savaş meydanlarının yenilmez armadası
Ben gelecekten geliyorum, seni nasıl tanımam
8-8-2021 tarihinden sana nasıl ulaşamam?
*         *        *        *
Ben her gün haykırıyorum Cumhuriyet diyorum
Sizin kurduğunuz Türkiye Cumhuriyeti yıkılmaz diyorum
Bunun için beynimi paramparça ediyorum
Tarihin dipsiz karanlığında bir ışık arıyorum.
*         *        *        *
Nice savaşlardan sonra, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuracaksınız
Tarihe isminizi altın harflerle yazdıracaksınız
Baskı altındaki milletlere örnek olacaksınız
Mustafa Kemal başardı, biz de başarırız dedirteceksiniz.
*         *        *        *
" Demek ki daha yolun başındayım
Vatanımı savunarak dünyaya örnek olmalıyım
Yenilmemeliyim, yenmeyi öğrenmeliyim
Dünya durdukça ezilen halklara örnek olmalıyım.
*         *        *        *
Benim adım Mustafa Kemal
Cumhuriyet düşmanlarının yenilmez savaşçısıyım
İçinde demokrasinin bol olduğu
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmaya kararlıyım.
*         *        *        *
Her dört yılda bir seçim olmalı
Halk, beğenmediği yöneticiyi değiştirebilmeli
İktidarda olan yönetici oyları değiştirmemeli
Beğenilmiyor ise, gitmeyi bilmeli.
*         *        *        *
Türkiye Cumhuriyeti'ni  genç beyinler yönetmeli
Bu genç beyinler aydınlığa yönelmeli
Çağlar ötesinden değil, gelecekten beslenmeli
Karanlığı reddetmeli, geleceğe ışık yakmalı. "
*         *        *        *
Ey büyük güç, ey büyük kudret
İlkelerinin yılmaz takipçisiyim
Bu ilkeleri insanlara ulaştırmada
Işık hızındayım çünkü bunda kararlıyım.
*         *        *        *
Mustafa Kemal atına bindi
Bana el salladı
Sonra görüşürüz, dedi.
Çanakkale'ye doğru hızla uzaklaştı.

SON 

Yazan: Serdar Yıldırım

Son düzenlenme: 20 Ağustos 2024, 20:36:36 Serdar102

Serdar102


MUSTAFA KEMAL ÇANAKKALE'DE
Mustafa Kemal, Çanakkale'ye geldiği zaman
Bombalar sağda, solda patlıyordu
İngiliz gemileri 
Dakikada 60 bomba atan toplarıyla
Siperlere nefes aldırmıyordu.
*          *         *          *
O anda bir aslan kükremesi duyuldu
Bu ülke sahipsiz değil diyordu
Bizden sonrası karanlık diyordu
Hücum diyordu, korkmayalım diyordu.
*          *         *          *
Anzaklar, sabaha karşı
Çanakkale'ye çıkartma yapıyordu
Sabahın 4 buçuğunda
Onları orada bekleyenler vardı
Sağ elinde şimşek, sol elinde yıldırım
Sağ elinde kılıç, sol elinde tabanca
Sağ elinde Anadolu, sol elinde Trakya
Mustafa Kemal ve Türk Askeri
Aç, tasır, savaştılar, yenilmediler
Yendiler, zafer kazandılar.
*          *         *          *
Karanlık varsa aydınlığa koşacaksın
Aydınlıktaysan karanlıktan korkmayacaksın
Kötüden, zalimden kaçmayacaksın
Özgürlüğün için, savaşacaksın.
*          *         *          *
Sessiz durursan, yerinde oturursan
Zalimin zulmüne dur demezsen
Beynindeki prangaları söküp atmazsan
Gelecek yıllar sana acımaz.
*          *         *          *
Haydi, benim de, ben liderim de
Lider olmak için, çaba sarf et
En önde sen ol, en önde sen koş
Türk Halkı'nın peşinden geldiğini göreceksin.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


---------------------------------


ATATÜRK VE DÜNYA TARİHİ
Dünya tarihini
Yeniden yazmak isterdim
Kalem elimde, kağıt önümde
Hiç bir tehdide bağlı kalmadan
Özgün düşünme yeteneğimi kullanarak
Dünyadaki yaşamı kurgulamak isterdim.
*            *            *            *
Vatan savunması hariç
Komşu ülkelere saldıran
Kralları, şahları, padişahları
Devre dışı bırakarak
Dünya tarihini
Atatürk ile aydınlatmak isterdim.
*            *            *            *
Atatürk vatanını savundu
Düşmanlara karşı koydu
Yurduna saldıran düşmanlara
Biz bu sınırlar içinde
Özgür ve bağımsız yaşamaktan başka
Bir şey istemiyoruz, dedi.
*            *            *            *
Düşmanlar, bunu kabul etmedi
Baskısını artırdı
Dört bir yandan Anadolu'ya saldırdı
Atatürk, Türk Halkı'yla tek vücut oldu
Savaştı ve galip geldi
Anadolu'yu düşmanlardan temizledi
Yepyeni bir devlet kurdu.
Adı: Türkiye Cumhuriyeti.
*            *            *            *
Türkiye Cumhuriyeti
Sınırları içinde yaşayan herkes
Atatürk'ü sever ve devrimlerine sahip çıkar
Sadece gerçeklere inanır
Atatürk gerçeğini kabul eder
Beyninde bir ışık yakar
O ışığın önderliğinde
Kültür yolunu aydınlatır
Yeni nesil insanlara yaşam sunar.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım 



Serdar102


ATATÜRK GELDİĞİ GİBİ GİTTİ
Sen bu yurdu kurtardın
Türkiye Cumhuriyeti'ni  kurdun
Tarihe ismini
Altın harflerle yazdırdın, diyerek,
Bir marş söylüyordum.
*            *            *           
Birden odanın ortasına
Bir bomba düştü
Ortalığı toz-duman kapladı
Göz gözü görmez oldu.
*            *            *           
Ben askerde havancıydım
Bombalara alışıktım
İleri gözetleyiciydim
Belimde kasatura
Elimde telsiz, göğsümde dürbün
Havan atışı yaptırmak için,
Dağa, tepeye çıkardım
Havan ile hedefin uzaklığını
Hesap eder, ikinci atışta
Hedefi 12'den vururdum.
*            *            *           
Tepemden bombalar geçerdi
Ben bombadan korkmam
Bomba benden korkar, derdim.
Ben Türk Askeri'yim.
Türk Askeri hiçbir şeyden korkmaz.
*            *            *           
Dediğim doğru çıktı
Türk Askeri korkmadı
Odanın ortasına bomba düştüğünde
Oturduğum yerden ayağa kalktım
Her türlü saldırıya hazırdım.
*            *            *           
Göz gözü görmeye başladığında
Odanın ortasında bir kahraman belirdi
Ben bu kahramanı çok iyi tanıyordum
O kahraman Mustafa Kemal Atatürk
Bunu biliyordum.
*            *            *           
Atatürk sağa- sola bakındı
Benden başkasını göremedi
Sen kimsin, adın ne,
Bugünün tarihi nedir, diye sordu.
*            *            *           
Ben Serdar Yıldırım,
Bugün 29-Mayıs-2021 dedim.
*            *            *           
Atatürk: Türk Askeri bombadan korkmaz
Türk Askeri yenilmez
Türk Askeri esir düşmez
Türk Askeri galip gelir
Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyar, dedi.
*            *            *           
Odanın ortasına bir bomba daha düştü
Ortalığı toz-duman kapladı
Göz gözü görmez oldu
Atatürk geldiği gibi gitti.
*            *            *           
Bir saat kendime gelemedim
Odanın ortasında dört döndüm
Ben kendimi gerçek sanırdım
Atatürk gerçeği karşısında
Hayal bile değilmişim.
*            *            *           
Şimdilerde Anadolu'da
Atatürk, en büyük önder ve lider
Türk insanı vatanını çok seven
Atatürk'e minnettar.

SON


-----------------------------------


TAARRUZ KEMAL 
Siz Avustralya yerlileri
İngilizler tarafından Anadolu'ya yönlendirilen
Türkler, boyun eğmedi, diyen
İngilizlerin esiri.
*       *        *        *
Siz özgür ve mutlu yaşıyordunuz
Hayattan bambaşka bir gelecek umuyordunuz
Hayat, sizin bir kilonuzu bir pula satmadı
Özgür bedenlerinizi  yetmiş kiloluk bir İngiliz'e esir etti.
*       *        *        *
Kitaplar yazar, gazeteler yazardı
Anadolu' da bir Taarruz Kemal var derdi
Haksızlığa boyun eğmez, derdi
Yenilmez yener, ezilmez, ezer de geçer derdi.
*       *        *        *
Taarruz Kemal, Anadolu'yu yurt olarak benimsemiş
Sınırları çizmiş, biz bu sınırlar içinde
Özgür ve bağımsız yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz, demiş.
Siz şimdi aldatan İngiliz'e mi inansanız
Yoksa kahramanca savaşan Taarruz Kemal'e mi inansanız?
*       *        *        *
İngiliz sizi zorladı, gemilere bindirdi,
Hedef Çanakkale'dir dedi.
Taarruz Kemal yok artık, dedi.
Göğsüne gelen bir kurşunla layığını buldu, dedi.
*       *        *        *
Siz havanızı basarak, naralar atarak,
Anzak Koyu' ndan Anadolu' ya ayak bastınız
Anadolu insanı bizden korksun, dediniz
Katliamlar yapmaya hazırdınız.
*       *        *        *
Türk Ordusu' nun başında
Alman komutanlar vardı
Bunlar Türk Ordusu'nu geri çekerek
Rahatça çıkartma yapmanıza izin verdi.
 *       *        *        *
Aradan bir gün geçti
Taarruz Kemal geldi, dediler
Almanlar, bütün cephelerin komutanlığını
Taarruz Kemal'e bıraktı, dediler.
 *       *        *        *
Size bir bezginlik çöktü
Bu yenilmez, bizi perişan eder dediniz
İngiliz Komutan çok uğraştı
Bu Kemal o Kemal değil, dedi.
 *       *        *        *
Mustafa Kemal Çanakkale' ye geldi
Türk Ordusu'nu düzene soktu
Oralarda saklanacak yer bulamadınız
Birçoklarınız gemilere binip, kaçtınız.

SON
 
Yazan: Serdar Yıldırım



Serdar102




ATATÜRK YILDIZ OLMUŞ
Atatürk yıldız olmuş
Anadolu'yu aydınlatan
Atatürk yıldız olmuş
Dünya'yı aydınlatan.
*        *        *        *
Çok büyük ve görkemli
Eşine rastlanmayan
Bir rakibi olmayan
Can üstüne can katan.
*        *        *        *
Atatürk yıldız olmuş
Yüreği sevgi dolu
 Atatürk yıldız olmuş
Beyni insanı seven.
*        *        *        *
Fetihe yanlış diyen
Milletleri kollayan
Çağ üstüne çağ atlayan
Atatürk yıldız olmuş.

SON


-------------------------------


YILDIZLAR SÖNMEZ
Yıldızlar sönmez
Atatürk bitmez
Sen unutulursun
Atatürk unutulmaz.
*        *        *        *
Atatürk vatan sevdasındaydı
Çok seviyordu vatanını
Saldıran düşmana karşı koydu
Düşmanla savaştı, onu yendi.
*        *        *        *
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran
Atatürk'ü neden sevmiyorsun?
Bir ömür bağışladığı için mi,
O'nu kabul etmiyorsun?
*        *        *        *
Yanlışa düşme bundan sonra
Atatürk'ü önder kabul et
Çağdaş uygarlık yolunda
Bir adım da sen at.

SON

-------------------------------


BOMBA YAĞMURU ALTINDA
Bomba yağmuru altında
Sürdürmek yaşamını
Sonsuzluk ölçüsünde
Ortaya koymak canını.
*        *        *        *
Ne varsa insanların korktuğu
Bir torbaya doldurup
Atmak Çanakkale'nin
Söz dinlemez sularına.
*        *        *        *
Kışlar sert geçer boğazda
1.5 yıl Çanakkale'de
İngiliz, fransız savaş gemilerinin
Ömür törpüsü bombalarının
Katlettiği güzelim askerlerin.
*        *        *        *
Bunlar binlerce, on binlerce
Anadolu için, genç nesiller için,
Vazgeçtiler yaşamlarından
Çocukları ve torunları
Özgür ve bağımsız yaşasın diye.
*        *        *        *
Ey yeni neslin
Özgür ve bağımsız insanı
Çanakkale'de senin için,
Feda ettiler yaşamlarını
Sen bağırarak söylesene
Özgürlük türküsünü.

SON


---------------------------------


29-12-2023 tarihinde oynanamadı.

SÜPER KUPA FİNALİ
Çok iyi vurdular topa
Elediler takımları
Hedefleri Süper Kupa
Hak ettiler alkışları.
*        *        *        *
İsimleri FB.  GS.
Seyirciler maça gelse
Futbolcular sahaya çıksa
Açılsa  Atatürk pankartları.
*        *        *        *
İstiklal Marşı okunsa
Stada coşku dolsa
Seyirciler bir coşsa
Ne dert kalır ne korku.
*        *        *        *
Bütün bunlar olmadı
Takımlar sahaya çıkmadı
Maç oynanmadı
Türkiye'ye dönüldü.
*        *        *        *
İstiklal Marşı yasak
Atatürk pankartı yasak
Ey Arabistan, Arabistan
Şu yasaklardan bir kurtulsan.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım