Herkes 1 cümle diyecek ve altındaki devam ettirecek hadi bakalım ilk benden olsun.
Bir gün bilgisayarımı açtım ve...
kapattım.
Kalktım ve geri bilgisayarı açtım.
Bilgisayarı açtıktan sonra pawno türke girdim, sonra öldüm
Cehennemde Porçay izleyerek yandım.
ve dünyadayım.
düşüyorum
0 noktasında spawn oldum
Ne kadar saçma bir senaryo yazmışsınız yav.
Koşarak Selim'i buldum ve Alesta hala açık mı diye sordum!
O da bana "Hayır, yazın açılacak. Bomba gibi sistemler ile geliyoruz!" dedi.
Tamam dedim
Selim'e el sallayıp koşarak oradan uzaklaştım. Bir infernus gördüm
Arabayı çok beğendim ve aracın sahibini aramaya başladım. Bulamayınca araca yaklaştım. Aracı çalmak istedim...
Baktım araba çok güzel camını kırdım aldım arabayı düz kontak yaptım kaçırdımm yee diye bağıra bağıra gidiyodum fakat polis çevirmesini gördüm..
Alıntı yapılan: enes020020 - 29 Mart 2018, 19:30:56
Baktım araba çok güzel camını kırdım aldım arabayı düz kontak yaptım kaçırdımm yee diye bağıra bağıra gidiyodum fakat polis çevirmesini gördüm..
Ve polisten kaçmaya çalıştım, ve becerdim 1 yıl sonra...
Alıntı yapılan: Yusuf - 30 Mart 2018, 15:51:17
Alıntı yapılan: enes020020 - 29 Mart 2018, 19:30:56
Baktım araba çok güzel camını kırdım aldım arabayı düz kontak yaptım kaçırdımm yee diye bağıra bağıra gidiyodum fakat polis çevirmesini gördüm..
Ve polisten kaçmaya çalıştım, ve becerdim 1 yıl sonra...
O polisler kardeşimi öldürdü, sonra bende aracıma bindim...
arabayı sürerken aniden frenim patladı ve ormanlık bir alana uçtum sonra ....
Alıntı yapılan: ulcode - 30 Mart 2018, 18:11:51
arabayı sürerken aniden frenim patladı ve ormanlık bir alana uçtum sonra ....
Eşcinsellere denk geldim son anda kaçarak canımı kurtardım sonra güzel bir kız gördüm...
Arabaya alıp Almamakta Tereddüt ettim ve Almadan yoluma Baktım. Yolda Biri Vardı
Alıntı yapılan: Elysion - 03 Nisan 2018, 08:59:53
Arabaya alıp Almamakta Tereddüt ettim ve Almadan yoluma Baktım. Yolda Biri Vardı
Yoluma devam ederken bir bayan daha gördüm. Bu bana sunulan 2. bi şanstı bu sefer arabaya aldım. Uzun bir sohbetten sonra bayan polis rozetini çıkardı ve bana...
Ben bir polisim dedi ve adam onu hiç aldırmadı ve tecavüz etti...
Alıntı yapılan: Christian - 03 Nisan 2018, 17:46:36
Ben bir polisim dedi ve adam onu hiç aldırmadı ve tecavuz etti...
Sinirini yediremeyip 1 saat yol alıp, araç çalıp arkadaşlarını öldürmeye başladı sonra...
Herkes biliyor dostum, o baştan beri bir aşağalık herifin tekiydi zaten.. Sonra ise cesetleri tek tek yaktı.
Beynimi kurcalayan bir ses, aklımı başımdan alıyor adımı sayıklıyordu. Meğer sahur vakti gelmiş annem çağırıyordu. Kalktım yüzümü yıkadım.
Bir anda gök yüzünde bir parıltı sezdim, sanırım bir ufo idi.
Ufodan uzaylılar indi beni kaçırdılar şuanda marsdayız.
Alıntı yapılan: YusufAli - 21 Mayıs 2018, 02:00:11
Ufodan uzaylılar indi beni kaçırdılar şuanda marsdayız.
Marsta iki şeker atıp patladım.
Bi tane dangalak uzaylı yaklaştı ve Dami tu cosita ıh ıh demeye başladı. Buna kaslı kollarımla vurduğum gibi yere serdim bu sefer ay demeye başladı ay`a gönderdim keratayı eve dönmek üzere Türk hava yollarına ait ufoma bindim.
Alıntı yapılan: Silver - 21 Mayıs 2018, 03:23:20
Bi tane dangalak uzaylı yaklaştı ve Dami tu cosita ıh ıh demeye başladı. Buna kaslı kollarımla vurduğum gibi yere serdim bu sefer ay demeye başladı ay`a gönderdim keratayı eve dönmek üzere Türk hava yollarına ait ufoma bindim.
Eve döndüğümde sahura yetişmiştim. Hemen hızlıca karnımı doyurdum tam su içecekken ezan okunmaya başlandı. Suyu bıraktım ve niyetlendim. Daha sonra yattım. Sabah saat 8'di okula gidecektim. Kalktım. Yemek yeme derdi olmadığı için yavaş hazırlanıyordum. "Nerde bu benim matematik kitabı?"
Sonra aklıma geldi. Okulda unutmuştum. Gecenin bir vakti okula doğru koşa koşa giderken yolda ne göreyim? Bir kurt!
Alıntı yapılan: Tunahann - 21 Mayıs 2018, 04:43:54
Sonra aklıma geldi. Okulda unutmuştum. Gecenin bir vakti okula doğru koşa koşa giderken yolda ne göreyim? Bir kurt!
Sonra amaan salla dedim. Zaten okula gidiyoruz.
Alıntı yapılan: Wiggles - 21 Mayıs 2018, 05:04:54
Alıntı yapılan: Tunahann - 21 Mayıs 2018, 04:43:54
Sonra aklıma geldi. Okulda unutmuştum. Gecenin bir vakti okula doğru koşa koşa giderken yolda ne göreyim? Bir kurt!
Sonra amaan salla dedim. Zaten okula gidiyoruz.
Kurt bidaha önümü kesti. 50 kuruş istiyor.
Cebimde her zaman bulundurduğum minigun`u kurda doğrulttum.
Alıntı yapılan: Silver - 21 Mayıs 2018, 10:27:34
Cebimde her zaman bulundurduğum minigun`u kurda doğrulttum.
sonra bir sıktım kurt bağırıyor sıktım sıktım kurtu öldürdüm yoluma ilerlerken kurtun arkadaşları önümü kesti
Kurtlar tam tamına 5 baştı, osmanlı tokatı için önceden mermer dövüyordum ben zaten.. Bunlara şamarı bi asıldım yerlebir ettim, vurma abi diyip kaçtılar eve dönmek üzere yola koyuldum.
Alıntı yapılan: Silver - 21 Mayıs 2018, 11:18:00
Kurtlar tam tamına 5 baştı, osmanlı tokatı için önceden mermer dövüyordum ben zaten.. Bunlara şamarı bi asıldım yerlebir ettim, vurma abi diyip kaçtılar eve dönmek üzere yola koyuldum.
Saat nerdeyse 7:30 olmuştu hemen okula yetişmeliydi, birde baktımki okulun %70 i gelmemiş okuldan kaçmaya karar verdim ama ne yazzıki yakalandım müdür ise bana şunları dedi; ...
HOB YAKALANDIN. KAÇABİLECEĞİNİ Mİ SANDIN?
o sırada hasta taklidi yaparak sıyrılmaya çalıştım.
Bu Taklitler bana sökmez ulan! Hemen velini arıyorum.
Müdür velimi aradı annem geldi ve uzaklaştırma cezası almıştım...
O gün yıkık gibi hissediyordum.
Alıntı yapılan: Silver - 22 Mayıs 2018, 21:14:22
O gün yıkık gibi hissediyordum.
Ve okul hayatına son verip, çalışmaya karar verdim.
bir gün gene işe giderken kurtar etrafımı sarıp
LAN KEL BU SEFER KAÇAMAZSIN
dediler
Demaciaaaaaa diye bağırarak üstlerine koştum sonra...
Birinin kulağını ortadan ikiye yardım.
Bunların hepsinden sonra eve gittim ve Pawnoturk forum sitesini açtım, Cümlenin Devamını Getir adlı konuya göz atmak istedim lakin konunun suyu çıkmıştı insanlar boş yapıyordu.
Yesilin son attığı yoruma *HaQ VeRdİM* dedim ve geri dışarı çıkıp Hwangı evire çevire aradım.
sonra sınır oldum ve pawnoturkten cıktım, bılgısayarı kapattım.
Hwangı Evire çevire aramama rağmen bulamadığım için üzüldüm.ve hemen nithralı witcher 3 ün mayınkıraft portalına girerek aradım.
Sonra kendimi sokağa atıp deli gibi koşmaya başladım, biraz sonra üşüdüğümü hissettim ve bacaklarıma baktığım an pantolonumun üzerimde olmadığımı gördüm.
... iyiki üzerimde boxer vardı. Koşa koşa evime gittim ve pantolonumu giydim.
Sahile indim, uçan kuşları ve dalgaların kayalara vurmasını izledim.
Sahilde kayaya vuran su birikintisini izlerken, oturduğum bank`ın üzerine bir güvencin kondu.
Anlamadığım bir şekillerde hareket yapmaya kanat çırpmaya başladı ama ben hâlâ anlamış değildim ve bir süre sonra...
Alıntı yapılan: Rexha - 24 Temmuz 2018, 13:20:59
Anlamadığım bir şekillerde hareket yapmaya kanat çırpmaya başladı ama ben hâlâ anlamış değildim ve bir süre sonra...
uzaklaşmaya karar verdim ve ayağa kalktım, sahilin kenarında yürümeye devam ederken birden arkamdan birisi dokandı.
Dokunan Kişi Birden Bana Tanışalımmı Dedi.
Alıntı yapılan: InnFlamess. - 14 Ağustos 2018, 11:58:23
Dokunan Kişi Birden Bana Tanışalımmı Dedi.
Bende tamam dedim ve bir restaurant'a gidip yemek yedik.
Yemeğin sonlarına doğru tuvalet için izin istedim ve hesabı ödemeden kaçtım
Alıntı yapılan: SelimBasKaN - 14 Ağustos 2018, 12:09:42
Yemeğin sonlarına doğru tuvalet için izin istedim ve hesabı ödemeden kaçtım
Tabi bunu farkeden kafe sahibi polisi aradı.
çok hızlı koşuyordum, ardından başıma bir yumruk yedim...
Bayılmışım, uyandığımda karanlık bir odadaydım. Hiç bir şey hatırlamıyordum.
Oda çok karanlıktı. , bi adam geldi kapıyı açtı sessiz ve ıssız bir yerdi, ilerlerdim. ayağım kaydı ve yere düştüm. Yerlerde insan kanları vardı.
Attıkları yer hapis gibiydi küçük ama geçebileceğim bir pencere gördüm iyiki camdandı hemen camı kırıp kaçtım ordan, ama kolum yaralanmıştı cam yüzünden hastaneye gitmeye karar verdim...
Hastanede Tedavi Olduktan Sonra Hemen Koşarak Hastanedemn Kaçtım. Peşimde Polisler Vardı Hemen Bir Çalılığa Saklanarak Polislerden Kurtuldum.
Ardından babaannem keçi pekmezi ile karşıma çıktı 3 4 kaşık aldıktan sonra oradan koşarak ayrıldım en yakın eczaneye girdim. Keçi pekmezi anti tepkime yaptı (azdır*c*) ve eczaneci kızı zorla tecavuz ettikten sonra heyecandan bayıldım
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Destan yazmışsın devaımını getiremeyeceğim.
Alıntı yapılan: Maes - 09 Eylül 2018, 19:30:08
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Altı üstü 6 cümle. -,- Devamını getiremeyecekseniz yorumu üste atmayın.
Alıntı yapılan: Maes - 13 Eylül 2018, 10:52:56
Alıntı yapılan: Maes - 09 Eylül 2018, 19:30:08
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Altı üstü 6 cümle. -,- Devamını getiremeyecekseniz yorumu üste atmayın.
Devamını getirecek bir şey anlamadım. getirmeye çalışacam :D
Alıntı yapılan: Maes - 09 Eylül 2018, 19:30:08
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Bekliyoruz. :D
@DracDonix 13 Eylül'den beri bekliyoruz dostum. 2-3 ay daha beklesek yıl dönümü yapacağız. Altı üstü 6 cümle ve gerçek bir senaryo. :D Bol şans!
Alıntı yapılan: Lee Seon - 12 Haziran 2019, 11:18:32
@DracDonix 13 Eylül'den beri bekliyoruz dostum. 2-3 ay daha beklesek yıl dönümü yapacağız. Altı üstü 6 cümle ve gerçek bir senaryo. :D Bol şans!
Hmm unutmuşum xd yapacm
Alıntı yapılan: Lee Seon - 09 Eylül 2018, 19:30:08
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Paragrafa ara vermeyi düşünmüştüm bir bardak su aldım ve paragrafa geri döndüm tam başlayacakken...
Alıntı yapılan: mtb - 13 Haziran 2019, 00:20:27
Alıntı yapılan: Lee Seon - 09 Eylül 2018, 19:30:08
Aniden garip bir irkilmeyle kendimi her zaman ki gibi loş ışık vuran, üzerinde yeni kitabımın dağınık taslaklarının bulunduğu masamda buldum ki bu benim için artık alışılagelmiş bir durumdu ve artık boyun ağrılarım katlanamaz derecede artması yetmezmiş gibi bir de masamda gözlerim ağır ağır her kapandığında gördüğüm saçma sapan rüyalar artık psikolojimi bozmaya başlamıştı. En son karaladığım taslak sayfasına baktım ve şaheserim olabilecek bu kitaba daha henüz bir giriş cümlesi bile yazamamıştım, hem ne yazabilirdim ki? Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş ve bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegende yaşayan insanoğlu... Evrenin yaratılışından milyonlarca yıl geçmiştir fakat bu gezegende zaman tamamen mevhumunu yitirmiştir ama nedense insanoğlu, kolundaki saatin en büyük icat olduğunu iddia eder durur. Tüm bunları düşündükten sonra belli belirsiz kitabımın ilk giriş paragrafını yazmaya koyuldum:
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi...
Paragrafa ara vermeyi düşünmüştüm bir bardak su aldım ve paragrafa geri döndüm tam başlayacakken...
dışarıdan bazı sesler duydum, "FBI, OPEN THE DOOR". hemen arka bahçeden kaçtım.
Kaçarken ayağım taşa takıldı ve düştüm. Ayağım çok ağrıyordu ama kaçmam lazımdı. Kaçamayacağım için yan evin bahçesine geçip çitlerin arasına saklandım.
Düşmenin etkisiyle bacağımdan derin bir kesik almıştım. Dikilmesi gerekiyordu ve kesilmeksizin kanlar ayak uçlarıma kadar süzülüyordu... Polislerin yoğun ayak seslerini çitlerin hemen arkasında işittim. Sesler uzaklaşıyordu. Yine de biraz daha bekleyip öyle çıkmak en doğrusuydu. Hızla inip yükselen göğsümü dengelemek için yavaş yavaş nefes alıp vermeye çalışıyordum ve nihayetinde artık çıkmaya karar verdim. Ancak aniden arkamda bir hışırtı duydum. Bu, tek katlı evlerin pencereleri etrafında dönüp duran minik bir kedi olabilirdi veyahut aksine meraklı ve iyi niyetli ya da tam aksine kötü niyetli birisiydi. Gençlik yıllarımda Aikido gibi savunma sanatları öğrenmiştim. Böylelikle belki arkamda ne olduğu belirsiz şeye karşı kendimi savunabilirdim. Bir anlığına tüm bu düşünceleri zihnimde kenara ittim ve tam arkama dönecekken başımın arkasında keskin bir ağrı hissettim. Görüşüm yavaşca bulanıklaştığı için arkamdaki karartıyı net olarak göremedim. Hareketler yavaşlaşıyor, gözlerim ağır ağır kapanıyor. Oracıkta yere yığılıverdim. Sonrası için hayal gibi gözlerimi açtığımda tavanı tahtadan yapılmış loş ışıklı bir oda gördüğümü anımsıyorum. Tekrar baygın gitmiş olacağım ki kendime geldiğimde bu sefer yanımdaki eskimiş bir sandalyede oturmuş bir kadın gördüm. Üstte sıfır kol bir atlet; eskimiş, dar, yırtık bir pantolon ve diz kapaklarına kadar uzanan bir çizmesiyle oturmuş, elma dilimliyordu. Kim olduğunu, nerede olduğumu kestiremediğim bu yerde hemencecik yataktan fırladım. Lakin başımdaki keskin ağrıyı tekrardan hissettim. Bacağmdaki kesikse temiz bir şekilde sarılmıştı.
"Uzanmalısın..." dedi, o soğuk tavrı ve sakin sesiyle.
Kadın elindeki bıcağı bıraktı ve bir dilim elma uzattı. O sırada kadınla göz göze geldik. Oldukça iri gözleri ve yüzünde bazı kesik izleri olan çekici bir kadındı. Bir yandan bana gülümserken, gözlerinin büyüsüne kapılmış şekilde uzattığı elmayı aldım...
Fakat yemedim bu devirde kimse kimseye güvenemez... 2 dakika sonra sekeleyerek dışarı çıkıp nerde olduğumuzu öğrenmeye çalıştım ormandaydık dedim bu kadın bizi keser baktım telefonum cebimde hemen pavyondan çok yakın arkadaşım Bilal'i çağırdım konum attım geldi. Atatürk Orman Çiftliği'ndeymişiz karı nasıl ev aldıysa artık neyse aldı beni götürdü kendi evine anlattım olayları tam anlatırken...
Bilal aniden frene bastı. Öyle ki neredeyse cama yapışıyordum. Bana uzunca ve sakin bir şekilde baktı.
"UYAN!"
Alıntı yapılan: mtb - 13 Haziran 2019, 18:11:28
Fakat yemedim bu devirde kimse kimseye güvenemez... 2 dakika sonra sekeleyerek dışarı çıkıp nerde olduğumuzu öğrenmeye çalıştım ormandaydık dedim bu kadın bizi keser baktım telefonum cebimde hemen pavyondan çok yakın arkadaşım Bilal'i çağırdım konum attım geldi. Atatürk Orman Çiftliği'ndeymişiz karı nasıl ev aldıysa artık neyse aldı beni götürdü kendi evine anlattım olayları tam anlatırken...
Bilal aniden frene bastı. Öyle ki neredeyse cama yapışıyordum. Bana uzun ve sakin bir şekilde baktı. Aniden burnuma sertçe bir yumruk yedim.
"What the fuck is it FUCKING CUNT!" diye bağırdım. Bana:
"Bizi böyle saçma sapan bir rüyaya soktuğun içindi. Aptal herif hemen uyan yoksa bir dahakine şu ormanda seni beceririm!" diye çıkıştı. Hemen ardından bir yumruk daha yedim ve beni ensemden yakalayarak başımı hızla torpidoya çarptı; aniden uyanıverdim. Tekrar aynı odadaydım. İri gözleri olan o çekici kadın hala masada oturuyordu. Uyandığımı farkedince bana bakmadan:
"Sana uzanman gerektiğini söylemiştim. Çok bitkinsin ve başına ağır bir darbe aldın." dedi.
"Ne oldu bana? Başım artık çatlayacakmış gibi ağrıyor."
"Israrla kalkınca tekrar düşüp başını yine aynı yerden çarptın. Artık beni dinlesen iyi edersin yoksa seni yatağa bağlamam gerekecek." dedikten sonra aniden yüzünde muzip bir ifade belirdi.
"Hatta seni hemen bağlamalıyım." diyince doğrulmaya çalıştım. Fakat hızlı bir hamle ile elini göğsüme koyarak şaşırtıcı bir güçle beni yatağa itti ve hemen bir iple bağladı.
Arkadaşlar cins cins senaryo yazmayın. Bir ülkedeki insanların yüzde 99'u troll olmamalı. -,- Kaçıncı kez şu senaryoyu toparlıyorum. -,-
Bağladıktan sonra hareketlerim iyice azaldı ve rahat ol dediğinde tam rahatlayacakken elinde doktor malzemelerini görünce panik oldum ve...
Sivri bir şey alıp kadını bacağından yaraladıktan sonra oradan hızlıca koşarak kaçtım.
...ve kendimi becerdim.
Ardından, yolda yürürken bir yılan beni soktu ve koşarak kaçtım korkudan altıma sıçtığım bariz belliydi, donumu indirip götümü kokladım ve sıçmadığımı anladım ve yılanın ısırdığı yeri emip zehiri almaya çalıştım ve bi fikir daha aklıma gelmişti oda ısırılan yere işemekti. Bende hiç zaman kaybetmeden yılanın ısırdığı yere işemeye başladım ve aniden bir kadın yaklaştı...
Bu kadın bacağından bıçakladığım kadındı. Siyah gözlü elinde bıçak olan kadın bıçağı tam bana saplarken iki şamar attım neye uğradığını şaşırdı allahsız köpek uzun süre yerden kalkamadı.